top of page
1. Çiftlik Zirvesi _AGRO TV_29.11.22_Sayfa_1.jpg

1.ÇİFTLİK ZİRVESİ SONUÇ BİLDİRİSİ

22 ARALIK 2022 - İSTANBUL

ÇİFTLİK ZİRVESİ LOGO_1-8.png

AÇILIŞ

Çiftlik Zirvesi, Agro TV ve TÜSEDAD iş ortaklığı ile BOUNTARIM danışmanlığında ve Webagron etkinlik partnerliğinde Boğaziçi Üniversite’sinde gerçekleşti. Zirvede süt sektöründeki güncel gelişmeler, sektörün sorunları ve çözüm önerileri ele alındı. Zirvenin öne çıkan başlıkları; sürdürülebilirlik ve planlı üretim oldu. Agro TV’nin düzenleyici basın kurumu olarak yer aldığı zirve, Agro TV ekranlarında ve sosyal medya hesaplarında canlı olarak yayınlandı.

Zirveye; sektörün öncü isimleri, basın mensupları, akademisyenler ve STK üyeleri yoğun katılım gösterdi. Bu kapsamda, sürdürülebilir üretimi amaçlayan TÜSEDAD; geçmiş dönemde sadece büyük çiftliklerin olduğu bir dernek iken, bugün küçük ve orta ölçekli işletmeleri de kapsayan güçlü etkin bir dernek haline gelmiştir. Çünkü bizler küçük ve orta ölçekli işletmelerin büyümeleri için yardım etmek ve onlara öncü olmak istedik. Onursal üyeleri kendi bünyelerine katma imkanı sağladık. Böylece daha büyük işletmelerle kendilerini geliştirmeleri için fırsat sunduk. Yani TÜSEDAD’ın yaptığı şey söylemden çok eyleme dönüştü. Çünkü siyasetin istediği küçük ve orta ölçekli işletmelerin kapanmamasıydı. Ancak son dönmede yaşanan sıkıntılar özellikle küçük işletmelerin, hatta bazı büyük işletmelerin bile kapanmasına neden oldu. Bunun yanında büyük işletmeler ise büyüme çabasına devam etti.

Agro TV ise işletmeler arasında bilgi akışı, gündem takibi ve tecrübe paylaşımı konularında köprüler kuruyor. Profesyonel deneyim kadrosuyla, tarımındaki güncel gelişmeleri ve sorunları çiftçilerimizle paylaşıyor. Ayrıca sürdürülebilirlik özelinde çeşitli platformlarda çiftçi sorunlarını dile getiriyor ve bizlere destek oluyor. Konumuz sürdürülebilirlik ancak bugün 15 sağmal inekle önümüzdeki 20 yılı planlamamız mümkün değil… Bu nedenle büyümeye dönük bir mahkumiyetimiz bulunuyor. Bunu herkesin algılaması gerekmektedir. Bu nedenle hayvancılık yapmaya istekli kişilerin tek başlarına değil, birlik halinde daha büyük kapasiteli işletmeler kurmaları desteklenmelidir. Büyüme veya büyük olmak her zaman sürdürülebilir üretim anlamı taşımamaktadır. Zarar eden bir işletme büyüdüğünde, zarar da büyüyecektir. Ayrıca küçük bir işletmeyi yönetmekle büyük bir işletmeyi yönetmek arasında büyük farklılıklar vardır. Bir çiftçinin başarılı olabilmesi için çiftçi olmasının yanında, başka yeteneklerinin de olması gereklidir. Örneğin; finansal okuryazarlık ve yönetim tecrübesi gibi özellikler gerekmektedir. TÜSEDAD tam da bu aşamada devreye girmektedir. Küçük işletmelerin ayakta kalması ve büyümesi her zaman kolay olmuyor. Çünkü 3-5 sağmalı olan küçük işletmeler, yaptıkları işle o kadar yoğunlar ki bu yoğunluktan bir adım geri atıp ben neredeyim, nereye gidiyorum ve nereye gitmek istiyorum sorularını sormakta zorlanabiliyor.

Amaçladıkları noktaya varmak için ihtiyaç duydukları bilgi ve beceri noktasında zorluk yaşıyorlar. Birde bunun üzerine yanlış devlet politikaları eklendiğinde, küçük işletmeler için bir facia yaşanmış oluyor. Bunun son örneklerini de son yıllarda gözlemliyoruz. Bu dönemde çiftliklerde bir hayatta kalma refleksi gelişti. Bu refleksle zaman zaman ciddi hayvan kesimleri yaşadık. Ancak ülkemizin tarım potansiyeli o kadar büyük ve bunu kullanmak için yapmamız gereken tek şey planlama… TÜSEDAD ileriye dönük bir vizyon ortaya koyuyor ve bu planlama için uğraşıyor. İş ortakları ile birlikte küçük işletmelerin ayakta kalması ve sürdürülebilir üretim yapabilmesi için çalışmalarına devam ediyor.

Peki, sürdürülebilirlik nasıl sağlanmalı?

Dünya’da hayvancılığın sürdürülebilir olması için karbon ayak izi çalışmaları devam ediyor. Hayvanların metan gazı üretimi ve dışkıları problem olarak görülüyor ve hayvanlar kesiliyor. Aslında bu değerli atığı tek bir işlemden geçirerek kompost haline getirdiğinizde tarlalardaki verimliliği üst düzeye taşıyabilirsiniz. Topraklarımızdaki organik madde miktarı %0,8’e kadar düştü. Bu nedenle bu kadar değerli bir atığı sorun olarak görmek büyük hatadır. Hayvan keserek sürdürülebilir tarım yapmamız mümkün değildir. Aynı şekilde su kıtlığı da hayvancılığı etkiliyor. Ancak bunun için bizlerin yapabileceği tek şey işletmemizi kuracağımız alanı doğru seçmek. İlk adımda doğru yer seçimi ile başlayan başarı su kaynaklarının doğru kullanımı ile hem çevreci hem de sürdürülebilir üretim yapılabilir.

Bu zirvede; işletmemizi nereye kurmamız gerektiği, su kaynaklarının nasıl kullanmamız gerektiği, gübre yönetimi ve etkin kullanımı, hayvansal üretime yönelik devlet politikaları neler olmalı, nasıl büyür ve ayakta kalırız sorularına ortak akıl ile bir çözüm bulamaya çalışacağız. Bu konularda başarı sağlamış panelistlerimiz bizlere nasıl başardıklarını anlatacaklar. Sürdürülebilir bir sistemde öngörü çok önemlidir. Öngörünüz yok ise neyi ne zaman yapacağınız imkansız hale gelir. TÜSEDAD bu konuda bir alarm sistemi işlevi görüyor. Biz sorunu öngörüp uyarılarımızı yaptığımızda, söz konusu sorunun herkesin idrak etmesi gerekiyor. Bu alarm sistemi içerisinde Agro TV’nin desteği sesimizi duyurmamızı sağlıyor. Sürdürülebilir üretimde her oluşumun desteği ve güç birliği ile başarı sağlanıyor.

ÇİFTLİK ZİRVESİ LOGO_1-8.png

1.OTURUM

DÜNYADA EMTİA VE ÇİĞ SÜT FİYATLARI

Hayvansal üretim yapan çiftçiler olarak zor bir 2022 geçirdik ve 2023’e bu zorlukların etkisiyle giriyoruz. TÜFE %100’ün üzerinde ve aynı şekilde Tarımsal ÜFE %122 seviyesinde gerçekleşmiştir. Üretim maliyetleri hızla yükselmeye devam ediyor. İhracat kısıtlamaları 2023 yılı Haziran ayına kadar uzatıldı. Bu demektir ki, önümüzdeki 6 aylık dönemde de fazla bir değişim beklenmiyor.

Yem fiyatları üzerindeki kur dalgalanmalarının etkisi üreticilerin üzerine bırakılmış durum gelmiştir. Hammaddeler ithal olduğu için, hem ithalat fiyatları hem de kur farkları buna eklendiğinde 1 litre sütün üretim maliyetini düşürebileceğimiz araçlara ihtiyacımız olduğu açıktır. Yemde kurdan kaynaklı artışın çözümünü işletme bazında değerlendirmek gerekiyor. Yemi dövizle alıp sütü TL ile satıyoruz. Döviz yükselme eğiliminde olduğunda kendinizi koruma altına almalısınız. Bunun için erişilebilir kontratları kullanmak doğru bir yol olabilir. Bu bir emtia olmak zorunda değildir. Finansal enstrümanları kullanmak da işletmenizin kendini korumasını sağlayabilir. Emtia fiyatlarının başta yem fiyatlarının artması maliyetleri çok yükseltti. Sonuçta inekler kesildi, süt miktarı azaldı ve arzdaki bu azalmaya bağlı olarak çiğ süt fiyatları yükseldi. Çiğ sütün fiyatı yükselince kesimler azalamaya başladı. Dolayısıyla kısa bir süre içinde marketlerdeki et fiyatları yükselmeye başlayacak. Bu noktada atılacak en önemli adım; Ulusal Süt Konseyi’nin (USK) eskiden olduğu şekilde tüm ülkeyi ayrım yapılmaksızın, süt üreten tüm üreticilerin sütünü kaç liradan satacağını belirleyen bir sistemin yeniden devreye girmesi olacaktır. Böylece 3 sağmalı olan da, 300 sağmalı olan da sütünü kalite primleri dışında aynı fiyata satacak ve sürdürülebilir üretim halkasında yerini alacaktır. Ancak burada da bir sorun var ki USK kurulduğundan beri sanayici bir başkan tarafından yönetilmektedir. Oysa konsey başkanının, Bakanlık temsilcisinin olması fiyatın belirlenmesinde tarafsız ve gerçekçi olunmasını sağlayacaktır. Aynı şeklide sanayici dernekleri hiçbir şart olmadan USK’ya üye olabiliyorken, üretici dernekleri için birçok şart öne sürülüyor. Bu ikilemden dolayı TÜSEDAD da USK’ya üye olamıyor. Bu dengesizliğin çözülmesi ise Tarım ve Orman Bakanlığı’nın elindedir.

Ülkemizde tarımın %55’i hayvancılıktan, geriye kalan %45’lik kısmı ise hayvanların beslenmesinde kullanılan yemlerin üretimi için yetiştiriliyor. 2022 yılı 3. Çeyrek Raporu’na göre tarımdaki büyüme %0 oranındadır. Bitkisel üretim (tarla ve bahçe tarımı) iyi durumda olduğuna göre büyüme olamamasının sebebi hayvansal üretimdeki küçülmeden kaynaklanmaktadır. Küçülen bir sektörde sürdürülebilir üretim yapılamayacağı gayet açıktır. Bu aşamada bankalar ve sübvansiyonlu krediler devreye girmektedir. Çiftçilerimizin bu desteklerden yararlanabilmesi finansal açıdan destekleyici olacaktır.

 

Son 3 yılda tüm dünyada emtia fiyatlarındaki yükselme trendi yavaşlamış durumdadır. Bu durum ise gıda fiyatlarının stabilize olmasını sağlayacaktır. Sonuçta ülkelerin hepsi dövize endeksli üretim yapmaktadır ve çiğ süt fiyatları 0,6 € seviyesinde gerçekleşmektedir. Ülkemizdeki çiğ süt fiyatının bu seviyede olmasıyla sürdürülebilirlik sağlanabilir. Son dönemde bölgesel de olsa bu noktaya ulaşılmış durumdayız. Yem fiyatlarının yüksekliği ve arz talep dengesinin bozulması ile zor bir dönem geçiren sektörümüzün önümüzdeki dönemde yapması gereken elindeki enstrümanları kullanarak üretime devam etmektir. Bu da yem bitkileri üretiminin artırılması ve çiftliklerin daha bilimsel yönetilmesinden geçiyor. Efektif beslenen, kızgınlık ve buzağılama aralığı kontrollü olan inekler ile ayakta kalmak her zaman mümkün olabilir.

ÇİFTLİK ZİRVESİ LOGO_1-8.png

2.OTURUM

ÇİFTLİKLERDE SÜRDÜREBİLİR YAKLAŞIMLAR VE PROJELER

Süt çiftçilerinin sürülerinin performansını güçlendirmek için aldıkları kararlar, çiftliklerinin ekonomisi ve çevresel ayak izi üzerinde de büyük bir etkiye sahiptir. Dünyada üretilen birim başına sera gazı emisyonları 60’lı yıllardan bugüne yüzde 60 oranında düştü. Ruminantlardan kaynaklanan sera gazı emisyonlarının yüzde 70’i, düşük ve orta gelirli ülkelerde yapılan verimsiz hayvancılık faaliyetlerinden kaynaklanmaktadır. Ancak çiftliklerde verimliliği artırarak bu oranı daha fazla düşürmek mümkün olabilir. Bunun için de öncelikle verimli laktasyon ömürlerini artırmak gerekiyor. Sürdürülebilir çiftlikler için hidroksi iz mineraller ve glukonatlar başta olmak üzere geliştirilen önemli projeler, performansı ve karlılığı yüksek, sürdürülebilir çiftlikler için bir tercihten öte zorunluluk olmaya başladı.

 

Çiftliklerde mevcut yem ham maddelerinden bu mineralleri karşılamak mümkün değildir. Bu aşamada hidroksi iz mineraller adını verdiğimiz teknolojimiz minerallerin biyoyararlanımını yükseltiyor ve dışkıdan minimum düzeyde metal iyonu atılmasını sağlıyor. Böylece dünya gündeminde olan hayvansal üretimin çevreye zarar verdiği olgusunun karşısında bir argümanımız olmuş durumdadır. Besleme konusundaki bu gelişmenin yanı sıra, hayvanların her olgusunun takip edilmesi sürdürülebilirlik ve verimlilik açısından önemli bir diğer konudur. Kızgınlık takibi, döl tutma, doğum stresi, sıcak stresi ve sağlığa ilişkin tüm verilerin çok hızlı ve doğru şekilde takip edilmesi olmazsa olmazlar arasındadır. Özelikle hayvan sayısı arttıkça, veri takibi konusunda dijitalleşme bir zorunluluk halini almıştır. Hem günlük hem anlık olarak veri takibinin yapılması, işletmenin bir dijital hafızanın oluşmasına katkı sağlamaktadır. Bunun yanında ileriye yönelik planlama ve verimlilik açısından mutlaka kullanılmalıdır.

 

Dünyada ruminantların payı %25 olmasına rağmen bu oran ülkemizde % 40 civarındadır. Buradan anlıyoruz ki Türkiye bir ruminant ülkesidir. Bu pay 2020’de %53, 2021 yılında ise %52 civarındaydı. Diğer göstergelerin yanı sıra bu da hayvancılığımızın küçüldüğünün bir diğer kanıtı olmuştur. Peki, süt fiyatları az da olsa üreticiyi memnun edecek duruma gelmişken, elimizdeki hayvanlarımızı nasıl sağlıklı olarak koruyup, sürdürülebilir üretimde kalacağız? Bu noktada koruyucu sağlık faktörleri devreye girmektedir. Hastalanan bir hayvanı tedavi etmek her zaman koruyucu önlemlerden daha pahalıdır. Bu nedenle hayvanların sağlıklı kalmasını sağlamak avantajlıdır. Bu amaçla; aşılar, koruyucu ajanlar (anti paraziterler) ve yem katkı maddelerinin mutlaka kullanılması gerekmektedir. Bu şekilde desteklenen hayvanlarda verim düşüklüğü olmayacağı gibi hastalıklardan kaynaklanan masraflar da en aza indirilmiş olacaktır.

ÇİFTLİK ZİRVESİ LOGO_1-8.png

3.OTURUM

ÇİĞ SÜT ÜRETİMİNDE VERİMLİLİK, TÜKETİCİ BEKLENTİLERİ VE MARKALAŞMA

TÜSEDAD, süt üretiminin giderek zorlaştığı dönemde üreticilerin üretimden vazgeçmemesi ve üreticilerimizin ayakta kalmak için farklı çıkış yolları aramasına ve örgütlenmesine katkıda bulundu. Hayvansal üretimde örgütlenme en önemli konulardan biridir. STK’ların gücü yadsınamaz. Özellikle bürokrasi ile üreticiler arasındaki organik bağın kurulması ve seslerin duyulması açısından en önemli kurumlar STK’lardır. Dolayısıyla tüm üreticilerimizin bu konuda ilgili olması ve tek çatı altında birleşerek güçlenip bir marka yaratma konusunda istekli olmaları önemlidir. Böylece finansal okur yazarlık konusunda da etkin bir çalışma içinde olunabilir. Bu noktada küçük aile işletmeleri mi desteklenmeli yoksa konvensiyonel üretim yapan çiftliklerin mi desteklenmesi sorusu da cevaplanabilecektir.

 

Küçük işletmelerinin örgüt çatısı altında birleşmesi ile markalaşma konusu da çözüme kavuşabilecektir. Markalaşma sadece büyümekle ilgili değil, üreticiyi destekleyen ve onarıcı tarım yapan projeleri ortaya koymakla da ilgilidir. Bu konuda ‘Aysun The Sütçünün 8100 bakkalı’ da önemli örneklerden biridir. Sonuca bakıldığında tek çatı altında çalışmalarını yürüten küçük işletmelerimiz, toplumun ihtiyacını anlama, karşılama konusunda tutkuyla çalıştıklarında başarıya ulaşacaklardır. Markalaşma konusunda ülkemizin eksik olduğu üretim konusunu seçmek ve bu konuda araştırmalar yaparak fikri hayata geçirmek ülkemiz hayvancılığının gelişmesi açısından da önemlidir. Örneğin manda sütünden elde edilen mozeralla peyniri için çalışmak, ülkemizdeki manda sayısında önemli bir artışla sonuçlanmıştır. Ancak bu konu desteklenmeli ve manda sütü üretimi artırılmalıdır.

ÇİFTLİK ZİRVESİ LOGO_1-8.png

4.OTURUM

ÇİFTLİKLERDE VERİMLİ ÜRETİM İÇİN ÇÖZÜMLER VE YENİLİKLER

Verimli üretimin temeli çiftliği verimli bir şekilde yönetmekten geçiyor. Üretim maliyetleri ucuz olsa dahi iyi yönetilmeyen bir çiftliğin para kazanması mümkün değil. İyi yönetimden kastedilen; iyi bir yem akışı, gübre kontrolü, genetik kapasite ve sürünün doğru yönetilmesi. Örneğin buzağılama aralığının 450 günden 420 güne indirilmesi 30 günlük yem masrafının azalması anlamını taşımaktadır. Başka bir konu ise kaba yemlerin besin maddesi içeriklerinin artırılmasıdır. Örneğin yoncanın ham protein içeriğini %14’den %19’a çıkardığınızda kesif yem miktarından yaklaşık 500 gr kar etmiş olunur. Bu tip bilimsel çalışmalar ile verimli üretim yapmak mümkündür. Bunun yanında çiftliklerde teknoloji kullanımının artırılması, otomasyon ekipmanlarının kullanılması hem personel masrafını azaltmakta hem de daha hijyenik üretim sağladığından sütün kalitesi artacağından kazanç doğrudan etkilenecektir.

 

Özellikle son dönemde çiftliklerde çalışacak personel bulmakta yaşanan zorluk otomasyon ile aşılabilir. Tabiki bu sistemlerin de bir maliyeti vardır ancak uzun dönemde kazançlı olunacağı da açıktır. Ayrıca, verimli bir çiftlik olmak için çiftlik verilerini yani hayvanların bizimle konuşmalarını iyi takip etmek de gereklidir. Kurulan ölçüm sistemleri ve yazılımlar ile hayvanları bireysel olarak takip etmek, verimdeki düşüşleri takip etmek buna bağlı yem tüketimi ve sağlık konularında bilgi sahibi olmak sürünün devamlılığı ve karlı üretim için önemlidir.

ÇİFTLİK ZİRVESİ LOGO_1-8.png

KAPANIŞ

Geldiğimiz noktada süt fiyatlarının sektörün temeli olduğunu görüyoruz. Süt fiyatının üreticinin zarar etmeyeceği noktaya ulaşması bizlerinde, farklı konuları konuşmamıza, verimliliğe, değer zincirine ve çevreci yaklaşımlara yönelmemize neden oluyor. Olması gereken de budur. Bizim misyonumuzun en başında gelen sürdürülebilirliktir. Bunun için olmazsa olmaz konular var. İşletmelerin para kazanmaya ihtiyacı var…… Para kazanamayan işletme kötü bir kısır döngüye giriyor. Daha ucuz olsun diye kalitesiz yem alıyor. Daha kalitesiz yem daha kalitesiz gıda üretmeye neden oluyor. Tüketici ise daha pahalıya kalitesiz gıda ile yaşamaya başlıyor. Dolayısıyla üretimde kalitenin çok önemli olduğunu her mecrada vurgulamamız gerekiyor.

 

Tarımda ne verirsen onu alırsın. Fark yaratmak önemli. Fark yaratacak olanlarda biz üreticileriz. Buradan şunu çıkarmak mümkün; romantik fikirler baki kalmak koşuluyla, dünyanın sağlıklı ve uygun fiyatlı gıdaya ulaşma konusundaki çabalarına ayak uydurmak zorundayız. Bunun için dünya trendi ise orta ve büyük ölçekli işletmeler. Bu noktada önerimiz çiftçilik yapmak isteyen gençlere tek başlarına değil birleşerek çalışmaya başlamaları. 10 başlık bir çiftlik yerine kapasitesi daha büyük orta ölçekli bir işletme kurmaları yönünde. Bu işletmeler gelecek için potansiyel içermektedir. Son olarak, ülkemizin çok değerli toprakları olduğunun unutulmaması gerekiyor. Bu değeri teknoloji ve bilimle birleştirirsek, geleneksel üretimi aşarak bilime ayak uydurursak başarılı oluruz. Böylece günümüzün en büyük sorunlarından biri olan şehre göçü de bir miktar engellemiş ve taşra kültürümüzü de kaybetmeden yaşayan bir toplum oluruz.

 

bottom of page